Bu Blogda Ara

16 Temmuz 2011 Cumartesi

Free Bird

Sözleri ayrı güzel, solosu ayrı güzel şarkılardan biridir. Bu zamana kadar sessizce ayrıldığım kadınların arkasından dinlediğim “yalnızlık şarkı” larından biridir. Açıklama yapamazsın ya, ayrılmak istersin ve ayrılırsın. Karşı taraf nedenini bir süre düşünür durur, “herşey güzel gidiyordu, ne oldu ki bitti bu ilişki” diye. Gerçi sonraları anlarlar durumu ve genelde hak verirler. O nedenle görüşürüz hala birçoğuyla. Amacımız asla kalp kırmak değildir çünkü. Kimseyi üzmek için başlamayız ilişkiye. Keyifli vakit geçirmek amacıyla yola çıktığımızdan yalan da söyleyemeyiz kimseye. “ Bu sefer farklı olacak” sloganıyla yola çıkıp, 15. Gün “olmadı maalesef” demekten nefret ediyorum. Ama gerçekten olmuyor.
İçki ve aşk olmasa, yaşama nedeni göremiyorum kendimde. Biraz da edebiyat ve sinema var işte. Gittiğim her yerde, baktığım her şey de bunları görmeye çalışıyorum. aynı mekanlarda yaşanan farklı duygulara inanırım.  Yaşanan “an” ların ve “kare” lerin hakkını her zaman vermeye çalışırım. Öteki taraf var mı yok mu tartışmalarına girmem. Bana göre yoktur. Herkes bu dünyada yaşar cennet ile cehennemi bence. Sevdiğim insanla yaşadığım her dakika cennettir. Fakat inandıklarımızdan, güvendiklerimizden yeriz en büyük darbeleri. Ama insan denen mahlûkat her şartta inanacak bir şeyler bulabilmeli. Ve zamanı geldiğinde yeni çıkışlar yeni inanışlar yeni başlangıçlar olmalı. Tekrarlardan sıkılırım çünkü. Tekrara düşersem ayrıl benden.
Free Bird’ ü ne kadar dinlerim, söylerim bilmem. Ama free bird olmaktan sıkıldım yeterince, net….
Not: Bazen saçmalamakta güzeldir. Sorulmayacak sorulardan cevap beklemekte güzeldir. Nihayetinde aşk güzeldir. O kişi için her şeyi kaybedebilir misin? Salise düşünmem. Emin ol…
Free Bird’ i dinle Lynyrd Skynyrd’ den…Sözleri mi? Güzel şarkıdır be…
if i leave here tomorrow, would you still remember me
i must be travellin on now, cause theres too many places i’ve got ta see
if i stay here with you girl, things just couldnt be the same
im as free as a bird now, and this you cannot change

bye bye baby its the sweet love, yeah yeah...do this feeling i can change
please dont take it so badly, cause lord knows im to blame
if i stay here with you girl, things just couldnt be the same
im as free as a bird now, and this bird you cannot change

lord, i can change...
wont you fly, free bird, yeah.....

15 Temmuz 2011 Cuma

Peki Ya Aynı Müzikten Hoşlanmıyorsak?

Evet ya hoşlanmıyorsak..O Sezen aksu dinliyorsa, Kenan Doğulu dinliyorsa, Serdar Ortaç dinliyorsa, dayanabilir miyim? Dayanırım. Serdar Ortaç konserine bile gitmişliğim var, daha ne olsun.. ama düşünülmesi gereken noktalardan biri.
Ulus Baker “Neden Godard” yazısında Godard’ın şu hatırlatmasından bahseder: "... birisi Beethoven'den hoşlanıp Sting'den nefret eden, öteki ise tersini hisseden bir karıkoca için hiçbir mesele yoktur; ama eşlerden biri Spielberg'den hoşlanıyor, öteki nefret ediyorsa ayrılık ergeç mukadderdir... çünkü sinema hala dünyanın bir temsilidir..." altına imzamı atarım, hiç problem değil ama kaldır o Beethoven’ı, yerine Serdar Ortaç yaz..Ah be can Godard, neler çekiyoruz bu ülkede, bi bilseydin…
Godard bişey olmaz dediyse, bişey olmaz…aynı müzikten hoşlanmıyorsak hoşlanmayız…devam ediyoruz….

14 Temmuz 2011 Perşembe

Kavun içi Dondurma

Dondurma yemeyi sevmem bilirsin... Bira denen zamazingo varken insan niye dondurma ile kendini avutur derdim hep. İstisnası var mıdır peki? Vardır. Kavun içi dondurma. Gidersin Sea Side’a (Alaçatı), güneşlenirken söylersin bir kavun içi dondurma, oh misss.
Genelde meyve yemeyi sevmem, meyve sadece içki de eşlik eder bana. Ama hor görme beni, 2 dönüm meyve bahçen( bilumum narenciye) olursa, kıyamazsın bana. Gözüm doydu arkadaş….. (sildim A.) İçkideki meyve olayımız da şöyledir:  Votka- vişne, votka- nar, cardinal-melon, ya da benim kokteylim (specialimdir söylemem tarifini) Karpuz hem adından hem de içeriğinden dolayı vize alamamıştır benden. %95 su olan meyve fuzulidir bana, bir bardak şekerli su içerim, yormam kendimi.
Not 1: Sevgili Grobelaar.O bakımsız olsun, o çirkin olsun.. Derdim o değil ki. Neden Jack alıyorum yanıma zannediyorsun.
Not 2: Sebze yenmez meyve yenmez, ne güzel işte. Kadınıma iş çıkartmam JJJ
Yazarken dinlenen şarkı: Gördüğüme Sevindim. Yazı ile çok alakalı oldu be…Neyse…

13 Temmuz 2011 Çarşamba

El

Bir fotoğraftan yola çıkalım. Kumsalda yüzüstü uzanmış yatıyor. Masumane bir ifade, yüzü çok güzel. Eller üstüste denk gelmiş sana bakıyor. Gözlerim o ellerde.
Kadında ilk baktığım yer elleridir. İnce, uzun ve bakımlı  olmalı. Dolma gibi parmakları olan biriyle olma şansım da yok maalesef. Elitist miyim ben acaba J Değilim, anlatayım..
Marx der ki, insanın yaşadığı ilk yabancılaşma doğaya karşıdır. (yabancılaşma nedir diyorsan, boş boş bakarım suratına) Doğaya karşı verilen savaşta, insan elinin önemi büyüktür. Diğer canlılardan bizi ayıran önemli özelliklerden biridir. El ve beyin senkronizasyonu. Taş’ ı silah haline getirmeyi başarır vb. iki ayağı üzerinde durmaya başardığında ve ellerini kullanmaya başladığında homo sapiens oluruz anlayacağın. Diyeceksin ki bu mu hocam ellere duyduğun sevginin temeli. İlk başta bu. Ama yetmez tabi.
Gerek iş hayatındaki mülakatlarda, gerek özel hayatımdaki buluşmalarda karşı tarafın ellerini izlerim uzun uzun, belli etmemeye çalışarak..o eller nasıl hareket eder, vücudunun ahengine uyar mı, yoksa bağımsız bir uzuv mudur diye? Peki sence hangisi olmalı J
Onun elini ilk defa tuttuğunu düşün…dokunma eyleminin bütün maharetlerini aklına getir. Dolma parmaklarla hiçbir romantizm olmaz, net… Ellerim anneme çekmiş, ince ve uzun..basketbol topunu rahatlıkla kavrayabilirim tek elimle..Tamam karşımdakinin parmakları o kadar uzun olmasın, kabul..Ama biraz dikkat etsin lütfen. Kimyasallardan nefret etmeme rağmen, bi ton kremi var, bakımı var..
Dokunmak çok önemli bir eylem her açıdan. Hele sevdiğin insana dokunabilmek çook önemli bir ayrıcalık. Seni milyarlarca hemcinsinden ayıran ayrıcalıklardan. O nedenle sevdiğine dokunurken bu ayrıcalığı iliklerine kadar hisset. Ayrıldığında ona dokunamamanın verdiği acziyettir sana acı veren.
İlk cümledeki fotoğrafa gelince, o eller çok ama çok güzel…

Mar Adentro (İçimdeki Deniz)
“sana ulaşmak ve dokunmak için katedebileceğim iki adım, benim için imkansız bir yolculuk, bir fantezi, bir rüya...iste bu yuzden ölmek istiyorum”
Sevdiğin insana dokunamamak öldürür insanı….

Not: Oje konusu da önemlidir, french tercihimizdir. Rakının beyazını ellerde de severiz.
Yazarken dinlenen şarkı : Careless Whisper ..ahahhaha..güzel şarkıdır be...

10 Temmuz 2011 Pazar

BON JOVİ

Sene 1994.Yabancı müziğe aşinalığımız var ama tutku değil henüz.Orta 1'de falanım.Hoşlandığım bir kız arkım var.Hızlıydım ne sandınız.Aptal aşk dönemi.Yanlış hatırlamıyorsam o vermişti bana bon jovi'nin crossroad kasetini.Defalarca dinlersin,hayal kurarsın ya.Bnm ilk yabancı kasetim. Bende ayrı yeri vardır grubun.Kardeşimle de ilk ortak müzik tutkumuz.İki sene sonra ona İngiltere'den bon joviyle ilgili param yettiğince herşeyi almıştım.Konserini de kaçırmamız mümkün değildi.18 yıl once geldiklerini bilmezdim.O yasta da kimse goturmezdi zaten.Sağolsunlar müzik hayatları bitmeden bir kez daha geldiler.


Benim ilk stadyum konserimdi.Bir yudum içki bile satılmadı içerde.Sahne,ortam iyiydi.Ses sistemini kıyaslayacak tecrubem yok.Genel olarak performans iyiydi.Aralıksız 2,5 saat 25 şarkı 50 yaş için çok iyi ama kelimeleri çok yuttu üstad.Olur o kadar Bon jovi'nin canı sagolsun.Milli forma giyme jestini her ülkede yapıyor mu bilmiyorum ama formayı giymeden once millet kardesligi(hatırlamıyorum) ile ilgili bir sarkı soylerken kafamda her ulkenin bayragını sahnede sallar bi pozisyonda hayal ettim BJ'i ve 15 dak sonra formayı giydi adam sanki icimden geceni okumus gibi.



Yine de hayatımda ukde kalacak seylerden biridir Bon Jovi'nin daha genc yaslarında bir konserinde bulunmamak.Burdaki beni kesmedi.Bir 10 sene oncesi super olurdu.Hem o daha genc hem ben daha kudurmuş.


İlk 11:(alfabetik) hepsinin yeri ayrıdır.


always

bad medicine

bed of roses

blaze of glory
its my life

keep the faith

living on a prayer

one wild night

runaway (C)-keşke çalsaydı

you give love a bad name

wanted dead or alive

DONDURMA

Rumble Fish adaya düşse yanına hangi 3 şeyi alırım demişti. Jack Daniels,Jeff Buckley şarkıları,Janset.

İçki eyvallah,müzik tamam,iyi de kadının ne işi var lan orda?Kafanı mı ütületicen deli,seks desen iki hafta sonraki bakımsız haline dayanamyıp kacarsın o adadan.Bakma sen survivor adasında haftalar gecsede manikuru bile bozulmayan tiplere.

Ben dondurma alırım yanıma.Hayatta herşeyden bıkarım da dondurmadan bıkmam.Vücuttaki fazlalıkların yegane sebebi.Yaz-kış farketmez sürekli buzlukta olur evde.

Gecen pazar düğünden eve döndüm iki-üç saat uyudum kalktım işe gittim.Öğlen uçağıyla da antepe.Orda iki saatlik işi bitirdim.Baktım Maraş 70-80km.Bir saat gider bir saat dönersin.Gitmişken müşteriye ziyretini de yaparsın.Hadi dedim o zaman.Mado'dan aldım 1,5 kilo dondurmamı.Elde yedim 4 topumu ayriyetten.kartlarını da aldım.İstanbul'a her ay kargolatırım artık.Herşey kendi yerinde güzel.Sütü,lezzeti bir başka.İnsanlara ısmarlama konusunda limitsiz oldugum tek sey dondurma.


Benim için en iyi dondurma aslında HACI BEY dondurmasıdır.Caddeliler iyi bilir.Mc Donalds yokken Kristal vardı.Bir de kimse yokken Hacı Bey vardı.Caddedeki iki şubeyi de kapattı.Şimdi ethemefendi ve kucukyalıda arada bir yerde kaldı bildigim kadarıyla.Onun yoklugunu da alışırız.


Yazıyı yazarken bana atiye eşlik etti. Atiyeyi severimde bu şarkı nedir ya....


4 DÜĞÜN 1 CENAZE

Bu hafta 4. düğünü devirdim.İyi ki zamanında iki takım elbise almışım.Dönüşümlü olarak giyip duruyorum.Bazen keten takımın içine tshirt atıyorum,bazen gömlek.Gravat(kravat-kim nasıl isterse oyle kullansın) takmayı sevmem.Sıkıyor napıyım.emniyet kemeri ve kadınlar gibi.Düğün gravatla başlasa bile yarım saat sonra çıkar.Kadınların ömründen biraz kısa sadece.
Her düğünde hatıra diye foto alıyorum.Bakıyorum hep aynı takım elbise.Fakir gösteriyor.Bir tane daha aldım gecen hafta.4 sene geçmesine rağmen herif hemen tanıdı,limited diye sattı bize,yılların acısını cıkardı,dedim 4 sene sonra görüşürüz.Senede 4-5 kere giyince takım elbise havaya girmiyor değilim aslında.Harbi yakışıklı oluyorum.Gecen bir düğünde hemen bir talibim cıktı.Hep biz mi talip olcaz.Dedim arkadaslarıma olmaz.Takım elbisede göründüğüm gibi değilim biliyorsunuz.
İnsan değişiyor.Hayatta dans etmeyen ben, pistlerden 1'den once inmiyor.Annem sormus kardesime abin naptı diye.Ben giderken kafasında shot bardağıyla dans ediyordu demiş.Düğün cdsini check etmem lazım,inanmıyorum.
Arkadasım uyardı dugunden once alcoholoco girl'ler olcak,bisey yapma,bırakıp giderler.Bıktım bu sapık adam izleniminden.Tamam biraz acık sözlü,kafasındakini baskasını veya cevresini düşünmeden pat diye soyleyen bir tipim ama düğünüde tehlikeye atmam yani.Gerçi ikinci kıyafetleri görünce uyarılar çınlamadı değil kulağımda.


Evleniceklere bir faydam dokunsun.Nerde düğün yapabilceklerine dair fikirleri olsun.

*Yıldız Pakı-Dillan
*Mariott Asia
*Point
*Cemile Sultan Korusu (C)

İki düğün kaldı.Onları da atlatıcaz hayırlısıyla.

4 DÜĞÜN 1 CENAZE dedik cenaze Şebnem Ferah'ın annesi.En sevdiğim türk kadın şarkıcının annesine rahmet diliyorum.