Bu Blogda Ara

18 Mayıs 2012 Cuma

Başka Bir Cuma Öğlen Sonrası

Öyle bir bunaltıcı hava var ki...Yağsa, patlasa, sel götürse rahatlayacak ama inatla yağmamakta kararlı...Ama yüreğimiz rahat, neden çünkü Cuma bugün...İşler var, işlerin olması iyi ve işleri yetiştirebileceğini bilmenin rahatlığı daha iyi...

Yarın eğer yağmazsa (çok yağmazsa) Kadıköy yapalım dedik hopeless'imle. Hazır iremco anneannesindeyken, pazar da hopeless'in amcasının oğlunun düğünü var...Daha önce de demiştim hala diyorum düğünlerden nefret ediyorum ama have to ya da es es kuralı...

Şarkı biraz eski ama herşeyin eskisi daha değerlidir...

TARİH YAZANLAR

Sporda "tarih yazmak" söylemi gereğinden fazlaca kullanılır.Yeri gelir bir maç için kazanan takıma "tarih yazdı" denir.Benim için o iki kelimeyi hakeden takımlardan biri Euro92'de Yugoslavya'nın dağılıp turnuvaya katılamamasından dolayı tatildeyken çağrılan ve şampiyon olan Danimarka takımıdır, bir diğeri Euro 2004'ü kazanan Yunanistan'dır,bir de tabii avrupa kupaları kazanan Galatasaray'dır.
Bunlara geçtiğimiz hafta basketbol Euroleague'de Yunan takımı Olympiakos eklendi.

Yunanistan'daki ekonomik kriz ülkenin en önemli sporu basketbolu da olumsuz etkiledi.Bazı takımlar yıldızlarını gönderip yeni oluşuma girdi,bazıları bu sene yapacak bunu.Teodosic, Papoulukas, Gordon(görünmeyen yıldız) ve bir iki yıldızı daha gönderip yoluna sadece Spanolis ve yanında genç oyuncularla çıkan Olympiakos'ta eminim ki tek hedef top 16'ya kalmaktı.İlk iki turda 3 Türkiye takımıyla da oynayan Olympiakos salonunu bile dolduramıyordu. Seyircisinin sahip çıkmadığı takım ilk iki turda deplasmandaki tek galibiyetini İstanbul'da Efes'e karşı kazanmıştı.O galibiyet Galatasaray'ın önüne taş koymuştu.Top 16'nın son maçında GS Yunanistan deplasmanındaydı.İlk maçı mucize üçlükle(orta saha gerisinden) uzatmaya götürüp 1 sayıyla yenilen OLY' a GS karşısında 2 sayı fark yetiyordu ama seyirci gelmesine rağmen sus pustu.Tv' de izlerken o eski Efes maçlarından hatırladığımız ateşli seyirciden eser yoktu.Maçın havasına bile girememiştik.Paranın gücün olmadığı yerde "lobicilik" de olmaz diyerek OLY'un bundan da faydalanabildigini duşünmüyorum bu arada.

Top 8 eşleşmesinde Cska,Barcelona nispeten rahattı.Pana Maccabiyle eşleşmişti ki muhteşem bir seri oldu.Saha avantajını kaybeden Pana deplasmanda yenilmesi halinde seriyi kaybedeceği maçta deplasmanda kazanıp son maçta turu geçti,o zorlu seride Pana taraftarı olmayı çok isterdim.
Diğer zorlu eşleşmede Siena-OLY kapıştı, saha avantajından yoksun OLY 3-1 kazanıp bugünlerin sinyalini verdi.

Final Four belli olduğunda prosedür gereği aynı ülkenin iki takımı yarı finalde oynar diye duymuştum.Bu da PANA-OLY demekti.Taraftarlar arasında savaş benim içinse zevk demekti.Ya güvenlik açısından ya da prosedürü değiştirdiler ve CSKA-PANA ile BARCA-OLY eşleşmesi oldu.
Ben de bu büyük organizasyonu,keyfi yaşamak için mal mal Biletix'in  biletlerini bekledim.Halbuki organizasyon kuruluşu bileti internetten satalı 3 ay olmuştu benim kafaya dank edene kadar.Biletlerde en ucuz 385 tl imiş.Sponsor kovaladık ama o da olmadı.Maçları evden izlemek koydu açıkası.O ortamda olmak gerekirdi.Taraftarı izlemek usta coach ivkovic ve obradovic'in bağırışlarına tanık olmak gerekirdi.Yunanlılar fazla almış biletleri,karaborsa yapıyorlarmış maçtan hemen önce 150 Euro'ya.

İlk maçta Pana çok iyi başlayıp şaşırtmıştı.Yıldızlar topluluğu Cska mutlak favoriydi.Favori olduklarını ikinci çeyrek savunması ve maç sonu oynayarak gösterdiler.

İkinci maç geçen senenin finalinin rövanşıydı.Barca hiç oynayamadı,OLY maksimum oynadı ,az farkla kazandı.

Cumartesi Sultanahmet'te tramvay beklerken 1000 kişilik Pana taraftar grubu tramvay yolun aşağıya indiler.İKi OLY taraftarını görünce,iki üç tokatlamaktan geri kalmadılar.Yine sağduyulular araya girip yumuşattılar.Tam yurdum insanı örneği.Yok birbirimizden farkımız.

Final maçında yine mutlak favori CSKA idi.OLY yine herşeyini ortaya koymak zorundaydı.Pota altı erken faul problemine de girdi.Aslında fiziklere de bakınca CSKA sanki bir alt yaş grubu takımla oynuyor gibiydi.Fark 19' lara geldiğinde yine aynı hatayı yaptık.Bu iş bitti dedik.İşte o andan tarihin de tarihi yazılmaya başlandı.Rakip koç uykuya dalarken İvkoviç takımı adım adım işledi.Küçük küçük hedefler koydu.Önce farkı 13'e indirin demiş.Sonra biraz daha ve biraz daha.İvme tamamen döndüğünde fark da iyice kapanmıştı ve yine mucizevi bir son saniye basketiyle şampiyon oldular.

O taraftarın yerinde olmayı çok isterdim.O tribünlerde olup o coşkuya şahit olamadığıma çok üzüldüm.Tarihi bir hikaye yazıldı o akşam yine İstanbul'da.Tıpkı 2005 finalindeki liverpool-milan 3-3,tıpki 2010 sırbistan yarı finali kerem tunçeri son saniye basketi gibi.

Nba'e dönmeyi reddedip karakter koyan Kirilenko için şampiyonluk önemliydi.
Ülkesinin,seyircisinin inanmadığı koca takım içinse daha önemliydi.

17 Mayıs 2012 Perşembe

GÜLE GÜLE KRAL


Dalglish ile yollar ayrıldı.Yanlış karar.Tabii yerine kimin geleceğini görene kadar...

14 Mayıs 2012 Pazartesi

BENİM ŞAMPİYONLUK HİKAYEM


Süper finalin başlamasına 1 saat kalmıştı.İnönü deplasmanına çıkmadan bir hafta önce ligin bitmesiyle beraber muthiş bir stres yaşıyordum.Sonuçta ligi biz 1.bitirmiştik ve bu diğerleri için ikinci şanstı.Kaybetcekleri bir şey yoktu rakiplerimizin.Biz ise aslında kazanmıştık ama zor bir yoldan daha geçmemiz gerekiyordu.Tamam puan farkı vardı,avantajlıydık ama biz derbilerde hep kötüyüz aslında.Bu kadar övülen sezonda bile 3 galibiyet 3 beraberlik.Fena degil ama cok iyi de degil.

Fatih Terim de cok korkutuyordu beni.Son 25 maç sürekli aynı ilk 11 ile oynamak akıl işi değil.Rakip iki kere bu sebepten dolayı şampiyonluğu son hafta kaybetti.Daum asla değiştirmezdi.Digerlerini hazır tutmak problemdi.Surekli oynayan da illa ki bıkar,bayar.Hele Super Final motivasyon(suzlugu ) dusunulunce.
4 senedir  Antalya ile hazırlık kampı yapan,antreman yapan,top oynayan Necati cok buyuk katkı yaptı ama ustuste bu kadar macı kaldıramayacagı belliydi.Sadece Rijkard doneminde ustuste 5 kez oynayan tecrubesiz Emre Çolak’a bu kadar sorumluluk yüklemek yanlıştı.Avrupa Şampiyonluğu yaşamış,o tecrübeyi  İspanya Milli Takımında yaşamış Riera’yı daha çok ve ilk 11de kullanmak,Çolak’ın enerjisinden 60.dakikadan sonra rakip yorgunken faydalanmak doğrusuydu bence.Tüm sezon Hakan ile oynanır mı?Dinlendirme amaçlı Çağlar iki kez oynayamaz mıydı?Antep ya da Mersin deplasmanını kazandıran Ceyhun en azından iki maçta daha Selçuk veya Melo ‘ya alternatif olamaz mıydı?

Bunları stres yapıyordum işte İnönü’ye 1 saat kala.Sonra aklıma şu geldi.Sahamızda 3 maç kazansak,rakibimizi de direkt yendiğimiz için onların 1 beraberliği bile  bizi şampiyon yapar.Bir anda rahatladım.1 hafta boyunca  niye düşünemedim,bu kadar stres niye diye kızdım kendime?

İlk maç bitince,ikinci hafta herşeyi bitirme şansı geldi.Sanki lig tv nasıl isterse oyle olsuncasına yine kazanamadık.Kısmetsizligin yine tavan yaptıgı anlarda biz tribunde oyuncular sahada yüklenir ama kenardaki teknik ekibin beraberlik de yeter müdahelesi gerekliydi.Onlar bunun için ordalar.
Evdeki 3 maç-9 puan hesabım deplasman için oluştu adeta.Trabzon deplasmanından alınan  3 puan tamamdı da rakibin kurnaz oyununa gelen Trabzon bize celmeyi takip onlara yenildi.Sahamızdaki Besiktas macından once kimsede sampiyonluk inancı yoktu.En ufak bir hazırlık bile yoktu.Rakip kazanmayı hak edince Karadeniz’de  ,formaliteye dönuşen macı da veriverdik 2 dakikada ,son maç beraberlik bize yetecek şekilde tabii ki.

Son maç.Aksine çok rahattım hafta boyu.Hergün duamı ettim.İnandığım asıl şey ise 3 maçta da biz daha iyiydik.Son 11 yılda orda kazanamıyorduk (7 tanesinde bir fiil ordaydım),ama son 3 mactır onlar da kazanamıyordu.Ve final sendromları,başarısızlıkları bir diger guvencemdi.

Son maç öncesi Florya iptal olmuştu.Balmumcu Plaza Hotel’in önünde buluştuk.Hızlı iki bira tüketimiyle kendimi ayagımın ancak yarısını basabildiğim tentenin üstünde buldum.Meşalemizi aldık.Futbolcuların otobüsün yanında yerimizi aldık.Gerek yoktu ama bagıra cagıra motive ediyordum.Otobusun sag bolumunde cam tarafında kim oturuyordu  bilmiyorum(karanlık cam içeriyi göstermiyordu) ama sanırım beni gördükten sonra benim için de oynadılar.En son Fatih Hoca ile de göz göze geldim.Mimiklerini yaparak kafasını soluna çevirdi.

Bu arada yıllarca akıllı oldugum bir konuda bir anlık kendini kaybetmeyle cüzdanımı çaldırdım.(Bir kere de İnönüde telefon gitmişti) Otobüsün ardından bakarken kaşlarım düşmüştü bile.Kimlik ve ehliyetteki resimleri değiştircek olmam moral oldu.Kartları iptal ettim.Aklım kombinelere takıldı.Şampiyonluk kombinesini hatıra olarak saklayamayacaktım ama arkadaşlarımdan birininkini yürütücem artık.Basketbol kombinesini de bastırtıp kalan maçlara gitcez yapcak bir şey yoktu.10  dakikalık buhrandan sonra arkadaşa gittik.Meşaleyi yakarak eve girme düşüncem “artık 30 oldun yapma böyle şeyler”  iç sesimle ortadan kalktı.

Sakinleşmek için biraz daha içtikten sonra yatar pozisyonumu yerde aldım ve kalkmadım taa ki 81.dak gökhan zan oyuna girene kadar.Artık ayaktaydım,evin her köşesini adımlayarak ve yüzlerce kez küfrederek,bela okuyarak geçti kalan zaman.Ve sonunda 5 kişi sarmaş dolaştık.

Biraz daha içip,Florya’nı yolunu tuttuk.Feci bir trafik,iki arabımızın geri dönüşüne sebep olsa da 3 kişi kalan kilometreleri yürüdük ve gece 12de çimlerdeydik.Takım 3’te geldiginde onlar da biz de bitiktik.Bağdaş kurarak oturduğum yerde 30,15,15 dakikalık 3 seans uyudum.

Ertesi  gün polis aradı,bulmuşlar cüzdanı,kayıpsız.Hayatta da değiştirmem resimleri artık ,bir daha çalınıncaya kadar.Gittim aldım ama artık mecalim de kalmadı şampiyonluk kutlamalarına gitmeye.Bu sezon istenmeyen sebepten dolayı Kayseri maçına gidemedim sadece.Bu  sefer evde keyfini çıkardım görüntülerin.Sezon boyunca maça gelmeyen kolpa taraftar gitsin eğlensin istedim.

İnandık Biz Sizlere ,
Cimbom Yüzümüzü Güldür Bu sene
Şampiyonluk Şarkısı,
Düşmesin DillerdeN Tirbünlerde
Haykırıyoruz Yineee ,
Tek bir dileğimiz Var Cimbombomumm Şampiyoooon Ollll...