Bu Blogda Ara

10 Ocak 2012 Salı

Deniz Fenerleri...

Bu yaşta andropoza mı girdim, anlamadım ki? Geçen pazar akşamı İstanbul'a gitmek için hazırlanırken, babamla konuştum telefonda. Hayat mı bu senin ki? dedi. Oturmuş Mordoğan'da rakı balık yapıyormuş. Ben de öyle bir hayat istiyorum ama. Hatta bir kaç adım öteye gideyim. Atlayım motoruma gezeyim sahil kasabalarını, yerim yurdum belli olmasın. Bir kaç yıl daha var bu hayallerime. Ama olacak. Yazın bunu bir kenara, çok değil, en geç 35 yaşımda yapacağım bunu...

Konumuz deniz fenerleri. Acaip hastasıyımdır deniz fenerlerinin. Çok gizemli konudur nazarımca. Olaya iki açıdan bakmak lazım. Deniz ve kara tarafı olarak. Ama derdimiz deniz tarafında olmak şimdi.  Bir taraftan denizdesin, belki kayboldun, radarın yok, pusulan yok, bir anda karşında bir ışık beliriyor. Nasıl bir duygudur onu görmek öyle bir anda? Geçenlerde "Açık Deniz" filmini tekrar izledim tv de. Çiftimiz tatile çıkıyor binbir güçlükle, dünyanın bir ucuna geliyorlar, dalgıçlık olayına giriyorlar okyanusun bir köşesinde, su üstüne çıktıklarında kimse yok, yapayalnızlar, o nasıl bir duygudur arkadaş... gerçek hikayeden alıntı demişler film için ama anlatılamaz ki o hikaye... o duyguyu kimse yansıtamaz ki...çıkıyorsun kimse yok, yanlış anlama okyanus, bildiğin okyanus....( Bakkalın ben Nurten, bildiğin bakkal) kimse yokkkkkkk.... sonuç çiftimiz ölüyor tabiii köpek balığı abilerimiz eşliğinde... Ama çıkıp deniz feneri görselerdi, bir sevinç kaplasaydı içlerini kötü mü olurdu be?

Sadece bu çift için değil, bütün denizciler için hayati öneme sahiptir deniz fenerleri. Son derdim de, projem de bu işte.. Motorumla Ege'den Akdeniz' e deniz fenerlerini gezmek... eskisi gibi değilmiş, artık deniz fenerlerinin içinde yaşayan sayısı giderek azalıyormuş. Teknoloji ilerledi haliyle, problem çıktığında geliyorlarmış fenere. Umrumda değil, gezeceğim arkadaş, hangi fenerde kim kalıyor çok merak ediyorum.. Denizdekileri bir nebze anlarım da, fener de yaşayan insan nasıldır acaba? İnsan hayalleriyle yaşarmış ya? 40 yaşına kadar hayalim bu işte...Güzel bir Yelkenlim olsun, ev de istemem hani..Yelkenlim de yaşarım, benim için sıkıntı olmaz... Karaya geldiğimde motorumla takılayım... Deniz Fenerindekiler de arkadaşım olsun, onlara selam çakayım her geçişimde. Belki de evim olursa sahil kenarında Deniz Feneri modunda yaparım... Aşağıdaki linke bir bakın Türkiye'de kaç Deniz Feneri varmış, keyif işi hocam...

Atlas dergisinin Aralık 2011 sayısında -yanılmıyorsam- Türkiye Deniz Fenerleri Atlası eki vardı. İzmir'den (Karaburun'u başlangıç aldım)  Antakya'ya 14 tane deniz feneri gösteriyordu. Wikipedia'da ise çok daha fazla.. http://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye'deki_deniz_fenerleri ....

Not: Hayallerimi kronolojik olarak tekrar yazayım, karışıklık olmasın:))) 35 yaşında iş hayatından emekli olmak ve motorla gezmek ölesiye...40 yaşında yelkenli sahibi olmak, Alaçatı Marina'da yelkenlide yaşamak, istediğim zaman motor ya da yelkenli ile gezmek... Büyük adam olamadık diye hayallerimizi satmadık ya :))) Babamız da destek olur hani..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder