Bu Blogda Ara

2 Temmuz 2011 Cumartesi

Atonal Minds Radio

Şarkı ekliyoruz bloga, iyi güzel ama bir yere not almadığımızdan bazen tekrar olabiliyor. Dedim ki Grobelaar'a " bir eleman alalım bloga, müzikleri not alsın, senin beceremediğin şeyleri yapsın (tasarımdır, müzik eklemedir, edit'tir)" Grobelaar SSK' sını kim yatıracak şimdi onun diye tokat gibi cevap verince iş başa düştü. Çalış Rumble çalış. 

Bloga müzik bağlamaktan fenalık gelince şu Grooveshark'ı kullanalım dedik. Bloga yer alan neredeyse bütün şarkıları ekledim. Fazlası var, eksiği yok. Müzikler güzel diyorsan eğer;

 http://grooveshark.com/#/atonalminds  linke tıkla, atonal minds fotoğrafının altında "En Popüler Çalma Listeleri" yazıyor. İşte onun da altında 4 tane playlist var.
  • Atonal Minds's Soundtrack
  • Atonal Minds's Türkçe
  • Atonal Minds's Rock
  • Atonal Minds's Lounge
Şarkılar artık Grooveshark'ta...yavaş yavaş eklerim harddiscteki şarkıları. 100 gb ama pes etmem..

Uçurtmayı Vurdular...

Uçar bir gün”
Yakın tarihimizin en utanç verici günlerinden biriydi 2 Temmuz 93. Yaş 13, uğursuzluk var belli. Hava fena sıcaktı o gün İzmir’de, ama Sivas’ta çok daha sıcaktı. Amcamın bağırışları hala kulağımda..”Niye müdahale etmiyorlar? Neyi bekliyorlar hala? Öldürecekler oteldekileri….” Öldürdüler. Öldürmenin insanlık onurunu ayaklar altına alıcı en kötü şekli ile işkence ederek, yakarak, oteli ateşe vererek, bazıları dumanla zehirlendi bazıları ise…Aziz Nesin’ i yangın merdiveninde tekmeleyen kişiyi de hatırlıyorum net bir şekilde. Bu nasıl vicdandır, bu nasıl yaratılıştır? Ne yaptın ondan sonra be ? eve gidip “ulan bi o ölmemişti, ama en azından bi tekme de ben attım” mı dedin? Kapanmaz içimizdeki bu yara. Nazım Hikmet “Bugün Pazar” şiirinde şöyle söyler :
“bugün pazar.
bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.
ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün
bu kadar benden uzak
bu kadar mavi
bu kadar geniş olduğuna şaşarak
kımıldamadan durdum.
sonra saygıyla toprağa oturdum,
dayadım sırtımı duvara.
bu anda ne düşmek dalgalara,
bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
toprak, güneş ve ben...
bahtiyarım...”
Askerliği Aydın E Tipi Kapalı Cezaevinde yapmıştık Grobelaar ile. Az çok gökyüzünün içerdeki için ne kadar önemli olduğunu biliriz. Çok dardır avlular. Nazım Hikmet’in bu şiirini daha yakından hissederim en azından. 2 Temmuz 93’ te uçurtmamızı vurdular bu ülkede. Umarım tekrar uçururuz bir gün.
O olaydan 2 yıl sonra İzmir’e gelmişti Aziz Nesin. “Sizin memlekette eşşek yok mu?” isimli kitabıma imzasını çakmıştı. Suratına bakamadım. Kütüphanemin en değerli kitabıdır hala…

1 Temmuz 2011 Cuma

Lost - Desmond - Penny (Penelope) – Rumble Fish – Matilda

Dizilere karşı bir ilgim olması zordur, süreklilik arz eden herşeyden (içki ve o hariç)  sıkıldığımı biliyorsun. Lost hikayesini ayrıca anlatacağım ama aşağıdaki video nedir hocam? Diziyi izlemeyenler kusura bakmayın. Adam gibi oturun izleyin diziyi, sonra anlarsınız aşağıdaki videonun esprisini.  Diziyi izleyenlerse bilirler videonun sırrını. Durup dururken “ 8 yıl sonra seni arayacağım aç lütfen o telefonu” der Desmond Penelope’sine. Penelope anlamaz mevzuyu. “ 8 yıl sonra beni mi arayacaksın? Delirdin mi bakışlarıyla” Geçiştirir. 8 yıl geçer (bir de bana sor), Desmond ulaşır Penelope’ sine. Gerisi videoda.
2005 yılında aynı okuldan mezun olduk. Demek ki 2 sene var daha, aramam için. Aşağıdaki gibi konuşma yaşamak için neler vermez Rumble Fish? Şu Lost dizisinden aklında kalan bu mu diyorsan? Bu. Gerisi de çok umrumdaydı . 4. Sezon 5. Bölüm. Bul izle. Böyle bir konuşma geçmesi tabi ki mümkün değil ama düşünmesi ve hayal etmesi bile güzel. 2 yıl kaldı Matilda, telefonunu değiştirme lütfen arayacağım. Tv reklamlarına kanıp, değiştirme hattını, Turkcell iyidir.  JJJ 1 Temmuz 2013. Desmond adamımsın.

29 Haziran 2011 Çarşamba

GÖZYAŞLARI



Sene 1988.İlkokulu bitirip yazlığa gittik.Güzelyalı'da gündüz saatleri tvde steffi graf-navratilova macını izliyorum.Beyaz şortlu-tshirtlu biri yaslı digeri genc, biri efsane digeri gelmis gecmis en iyi efsane olcak iki kadını izliyorum yeşil çimlerin üzerinde.Böyle başladı tenise olan aşkım, wimbledona olan saygım.Okul biter her sene wimbledon başlar,yaz tatili başlar demektir bnm için o yıllar.Raket tutmuslugum yoktur ama bana gore benden iyi tenissever de yoktur.Birgun mutlaka ders alip tenise basliycam 60ımda olsam bile.Tatil köylerinde çok gördüm sabahın 7sinde kalkıp tenis oynayan 60lık amcaları,onlara özenirim hala.


Steffi'ye olan tutkumdan dolayı o bıraktıktan sonra erkekler tenisine daha bir yakınım. Baglanamadım baska kadına.hayatıma girip cıkan kısa sureli asklar oldu ama hicbiri graf'ın verdiğini veremedi bana.o adam var ya hingis'i bıçaklayan,graf hayranı.o adamın yaptıgını yapacak kadar fanatigiydim grafın.tüm vahşiliğimle itiraf ediyorum olaya üzülmemiştim.


Sonra Federer girdi hayatıma.İnanılmaz bir tenis oynuyordu.Fizigiyle,gücüyle değil,aklıyla,kalitesiyle.2003 yılında federer ilk Grand Slam'ini Wimbledon'da kazanmıştı.Yine wimbledon,ben yine tutundum.Wimbledon'da gentlemen denir erkeklere.Beyefendi Roger için de başkadır Wimbledon.6 kez kazandı burada.7'ye Sampras'a gidiyordu.Nadal'ı iki kere finallerde yenebildi ikisi de Wimbledon'da.Olmayacak bisey oldu bugun. 178 mac sonra 2-0dan mac verdi bugun.Hala burnunun dikine gidiyor.Roland Garros'tan sonra çim sahada turnuvaya katılmadı yine cok guvendi kendine.Gecen sene de Berdych'e de ceyrek finalde elenmişti.Artık yarı finallere de uzak kalmaya başladı Roger.Neden Roger?


Çok sevdiğim bir RF tshirtum var.Bedeni bana küçük diye giyemiyorum ama daima sakliycam.Hani sana ait olan birseyi veremezsin ya o hesap benimki.Su anki ruh halim diyor ki Roger Grand Slam kazansın veriyim o tshirtu isteyene.


Ne olursa olsun gelmiş geçmiş en büyük tenisçi her zaman Federer olcak,o baska oynuyor.Her zaman diyorum onun problemi kafasında.ve korkuyorum roger da gidince steffi gibi kimin peşinden gidicem?Kim çıkacak karşıma Wimbledon'da?



Dalyan...

“Geçtiğimiz yolları arıyor gözüm yine
Sanırım şehir uzakta kalıyor”
Tatilde malak gibi yatıp denize girmek bana göre değil. Herşeyden olduğu gibi ondan da sıkılıyorum. Koca sene kıçın yer görmesin o otel senin bu şehir benim dolaş, tatilde dur bari..Olmuyor, yapamıyorum. (Dünyada görebileceğin en tembel adamımdır, orası ayrııı) 3 şey olmalı tatil mekanında. Deniz, Tarih, Doğa… işbu sebepten ötürü bayılırım Dalyana. Muğla Dalyan. Tarih mi; al sana Kaunos, Deniz mi; al sana İztuzu, Doğa mı; hala kirletilmemiş…Diğer bir taraftansa uğursuzdur benim için Dalyan…Kim ile gittiysem ayrıldım, suç Dalyan’da değil tabi. Kafa dinlemek için birebirdir, resetlersin hafızayı. Yine oraya gitmek ister deli gönül, ama bu sene değil. Bu sene Alaçatı, Olympos, yurtdışı olacak. (Olacak değil mi Grobelaar) Dalyan’ı hakedecek bir gelişme yaşanmadı henüz. Sana tavsiye ederim ama, kafa dinlemek istiyorsan durma git Dalyan’a. Katıl turlara, takip et caretta carettaları. Blues bar vardı kuzen, duruyor mudur hala? Kaya mezarlıklarına karşı Doors dinleyip sızana kadar içmek, ötesi var mı? Yok be dusty…

Herşeyden sıkıldım şimdiye kadar…İçki, Dalyan ve güzel kadın dışında…Ne diyordu Rumble Fish’de, The Motorcycle Boy’un babası onunla ilgili. "-O, istediği her şeyi yapabilecek kabiliyete sahip. Ama sorunu şu; ne yapmak istediğini bilmiyor". Ama Dalyan’a gitmek istiyorum onunla. Bu sefer ayrılmayacağım söz, hem de izci sözü .



Tüm şarkılar onun olsun bu sefer….son şarkı hariç tabiJ






Sting – Every Breathe You Take …Klip Ally Mc Beal’Den. Güzel olmuş.
Joan Baez – Diamonds and Rust
Pink Floyd – High Hopes
Deep Purple – Child In Time
The Cure – Love Song
Bruce Springsteen – Secret Garden
Sting & Gil Evans – Roxanne …Sen ne güzel şarkısın be.
Depeche Mode – Personal Jesus
Starsailor- Alcoholic… hadi bu şarkı da benim olsun.
Sting – Shape Of My Heart ;)

Yedek Kulübesi
Değirmenler – Fırat Tanış - Sanatın birçok dalıyla uğraşan adamları daha çok sevmişizdir. Burak Şentürk (bkz. Kapsül) gibi olamaz ama idare edin. Aint No Sunshine gibi şarkıdır Değirmenler, 7890 tane cover i var.Favorim Birsen Tezer yorumudur.
Yani – Fırat Tanış - Samimi diyelim.
Gördüğüme Sevindim – Bu şarkıyı dinliyorsam sıkıntı var, anla. Granit suratlı abimiz söylüyor.
Elvan Dalton – Efkarlı havayı dağıtalım biraz. Var mıdır böyle bir şarkının ikincisi. Son noktadır müzik tarihinde. Dinle hiçbir psikolojik sorunun kalmaz. Depresyon mepresyon hikaye. Tayyip aga sana gelsin, balkon konuşması yaparken Elvan Dalton gelmedi dua et.

Steve McQuenn’e: Haklısın, ama sevgili -eğer gerçekteysen sevdiysen- hiç eskimez dostum. Hep senindir, ister o başkasıyla evlensin, ister sen başkasıyla takıl. O hep senindir.

Not: Wimbledon’da çeyrek finallerde 8 de 4 tuttu. Berdych, Ferrer adam değilsiniz oğlum siz. Daha da yazmam tenisle ilgili.
Konumuz Dalyan’dı değil mi?

Koala & English Bulldog



Sen ne güzel bir hayvansın koala. Yaşaman için sadece okaliptüs yaprağına ihtiyacın var, benim içkiye olduğu gibi. 18-20 saat uyuyorlar, 4-6 saat okaliptüs kemiriyorlar. Kafa sürekli güzel anlayacağın. O hayatın anlamını çözmüş bitirmiş aptal bakışın yok mu Koala, hastayım sana. Uyku ve okaliptüs. Bitirmiş olayı. Koala yapışır kalır ya ağaçta, benim sevgim de öyle işte. Koalanın ağaç dalına duyduğu aşk gibi.

Peki English Bulldog. Ölürüm ya. Severken öldürebileceğim tek hayvan. Çok koşamaz, koşarsa hemen yorulur, kalbi zayıftır. Bütün gün evin köşesinde yatsın salya akıtsın. Şimdiye kadar babamların çiftliğinde (Hakstıbıl malikanesi ) 3 tane kurt köpeği yetiştirdik. Hepsi de fenaydı. Babamın akıl almaz yöntemleri sayesinde insan gibi oldular. Ama bulldog başka be hocam. Kıyamazsın. Fransız bulldogu hep sevimsiz gelmiştir bana. Oldu mu İngilizinden olsun. Videodaki gibi bir Bulldogum olsun, işi gücü bırakırım. O yatar bir köşede, ben diğer köşede.  Ne dert kalır ne tasa.

28 Haziran 2011 Salı

Igli Tare

Düzce^den bastım Çatalca'ya.Çocuklar benden erken gitti.Mahalle futbolu kültürümüz var ya hemen iki ağaç arası çamaşır ipini gerdik başladık ayak tenisine.Çim SamiYen çimi değil ki ayak altları haşat ama kazanınca unutulur acılar.12 yaşındaki oyun hırsımdan birşey kaybetmedim hala.Kavga bağırış çağırış.Olsun kazandık ya.Ordan sonrası havuz,mangal,alkol.Yine karıştırıp içtim,yine hızlı içtim.Yavaş içmeye bile sabrım yok napıyım.Yine hatırlamadığım olaylar,konuşmalar.
Ertesi gün düğünde yalnızları oynayacakken beni önceki gün sarhoş eden arkadaşa rastladım orda.Yalnız kalmamış oldum .Masada simayen tanıdık iki kişi bir de birkaç defa olayların kesiştirdiği üniversiteden A.... A' da biraz kilo var.Trenle okula gidiyoruz birgün.Daha doğrusu dönüyoruz.Kalabalık.İlerlemek için ayaktakiler kıçlarını sağa sola oynatcak ki sen geçicen.A'da kıç büyük olunca geçmeye çalışan herif şekilden şekile girdi ne var ki diger taraftada baska koca kıç izin vermedi.son görüntü adamın ayakları yerden kesilmişti ve havada asılı kalıp debeleniyordu.Ben bu çok güldüğümüz olayı yad ederken zihnimde diger görgü tanığı dans pistinde gelinin yanında ter icinde dans ediyordu.
Düğünde servis cok iyiydi,yemekler,pasta cok lezzetliydi.Mekan da yukardan boğaza bakıyordu.Müzik dans baslayınca usulca koseme cekildim arkadasımla.Rumble Fısh'ın ordandı muzikler,dugun sahibi gibi.Igle Tare'yi bilir misin Rumble?

Güzel kız mı?vardı ama sadece bir tane.yaşı küçük,ilerde çok güzel olacak.zamanı gelince bakarız.

ALTIN




Rumble Fish düğünde altın takmak dedin ya,kafamı acayip kurcalayan birşey var.Abi insanlar bildiğim kadarıyla altın verirken isimlerini yazarlar.Doğru olan bu mudur yoksa yazmamak mıdır?Aileden annemden gördüğüm yazmaktır sebebi de yazmazsan birşey takmadığın düşünülebilir.Düğüne gelip de takmayan oluyor mudur acaba?Ben hep takı olayına "must" diye bakmışımdır.düğünden sonra çetere tutuluyomudur o takmamıs(bedava yedi içti ibne)),o kucuk takmıs(vay puşşt ben ona buyuk takmıstım),o buyuk takmış(ben kucuk takmıstım ayıp oldu ya).



Bir de o altını verme anı yok mudur sinir olurum.Kardeşim yoksa yanımda o iş de bana kalır.Masana gelir evli çift,öpüşüp tebrik etcen,foto çektircen,o arada altını cebinden çıkarcan kese arıycan,mutlaka sagında solunda biri olur eğilir iki büklüm olursun dar keseyi tutturmaya çalışırsın,kese diğer tarafa gitmeden. O keseyi taşıyan yakının araklıyormudur iki,üç tane,nolcak nasılsa bir sürü var, iki saattir peşlerinde sürükleniyorum diye.


Bir arkadaşım der ki,çağırıldığın her düğüne gitcen,olayı en kotu yatırım olarak gör kendi düğünün için.Altın avcısı herifler var böle.Zaten evlensem yatırımı geçtim,gidenleri geri alsak da yeter.

27 Haziran 2011 Pazartesi

Evlilik mi? Nasıl Yani..

Problem arkadaşlarının düğününe katılmak değil Grobelaar. O tarz problemler küçük altınla, cumhuriyet altınıyla çözülüyor. Biraz sıkılırsın düğünlerde o kadar. Nefret ederim ben de. Ama daha kötüsü var dostum. Eski sevgilinin evlenmesi. Hemen de kulağına gelir, duyarsın bir yerlerden. Hepsine ok derim, mutlu mesut yaşasınlar derim, ama bir kişi hariç. Söylemem onu blogda, sana söylerim sadece. Evlenmesin o, evlilik ritüelinin getirdiği banalliklere katlanmasın. Kayınvalide sorunsalı yaşamasın, yatak odası takımını sen al, mutfak takımını ben alayım dertleri olmasın be. 2,5 saat ayakta dikilmesin düğünde, takı töreni merasiminde. Evlilik nedir ya? Kant’ a sormuşlar, üstat nedir evlilik diye? Demiş ki, “karşı cinsten iki yetişkin şahıs arasında cinsel organlarını karşılıklı olarak kullanma konusunda yapılan bir sözleşmedir”. Bana sorarsan peki? Evlenir misin Rumble? Evlenirim tabi ki J ama onunla sadece, başkasıyla olmaz dostum.
En son ne zaman sewgilinle tatile gittin? En son ne zaman kavga ettin sevgilinle? En son ne zaman sevgilinin sarhoş olması karşısında hiçbir şey yapmayıp sadece onu izledin? En son ne zaman sabah kahvaltısı hazırladın sevgiline ? Hatırlamıyorsun değil mi?
Heyecan lazım dostum. Son zamanlarda yaşadığım en büyük heyecan, mesainin bitip içkiyle kaldığımız yerden devam edebilmenin verdiği heyecan oldu sadece. Yetmez mi? Yeter tabi ki de. O apayrı bir heyecan, anlık zevklerle kıyaslayamazsın.

Ne yapacağım biliyor musun? Alacağım onu, açılacağız Ege’nin koylarından birine, amca (öz amcam) diyeceğim evlendir bizi, kaptan değil mi nasıl olsa, var yetkisi, kimse olmayacak yanımızda, ben o ve amcam… evlilik budur hocam… sonra yaparız küçük bir tören….
Yazıyı yazarken dinlenen müzik - Wrong Side Of The Road

Photo by Matilda :)

26 Haziran 2011 Pazar

Fındıklı Votka & Cardinal Melon

Tatlı içkilere karşı hep mesafeliyimdir. Ne yapacakları belli olmaz. Ama yaz geldiğinde karşı koyamayız. Kana hemen  karışsın, iyi olalım. Fındıklı votkayı evde yapmak ne zor zanaat be. Fındık şurubunu sek içmiş biri olarak söyleyebilirim ki, o meret ancak tinerle ya da votka ile seyrelir. Başka bir şeyle uğraşmayın, bal gibi arkadaş. Piyasada 3-4 tane fındık şurubu var zaten. Deneyin hepsini, ölçüsü göz kararı, damak kararı. Ama var mı böyle bir tad. Yok. Yazın plaja gittiğinde viski söyledin mi olmaz, bira hafif kaçar, kafam güzel olsun diyorsan alternatifin 2 tane: Fındıklı votka ya da Cardinal Melon. Farkını hissettir beachte :) :) Şarkılar 10 numero. Ben ve Spacemiu dan. 8 şarkı var track listte. Tatlı içki olduğundan içersin shot shot çabuk çarpar.

Kereviz...

En son yediğimde muhtemelen 7-8 yaşımdaydım herhalde. Tadını hala kekremsi surat ifademle birlikte hatırlarım. Anne tarafı Giritli olduğu için, papatyadan bile yemek yapabiliteleri olduğundan kerevizi de severler haliyle. 8 yaşından sonra bırakın kereviz yemeyi, kerevizin yapıldığı evlere bile girmekten kaçınırım. Annem kereviz yaptığında evin en uzak odasında alırdım soluğu, gerçi apartmanı bile inletir onun kokusu, kaçamazsın Freddy gibidir. Kankası enginar var bir de, offf be arkadaş hayattan soğutur 2'si bi arada.

Grobelaar'ın horlayan sevgili fobisi var ya, benim umrumda değil, beraber horlarız sevgilimle, oh misss. Ama eve geldiğimde "hayatım kereviz var akşam yemeğinde" derse, konuşmam arkadaşlar, ceketi alır çıkarım, yürürüm yol boyunca, ben böyle bir hatayı nasıl yaptım diye sabaha kadar yürür, bir taraftan Jack içer, bir taraftan kaderime ağlarım. 7 ölümcül günahtan birini işler bana göre kereviz enginar seven sevgili, sevmekle yetinmiyor kalkıp uğraşıp yapmaya çalışıyorsa içimdeki Dexter hortlar, ona göre...

Kereviz, Enginar yemediğim şeylerin başında gelir.
Ispanak, Bakla savaş zamanı belki yerim.
Pırasa, çok aşığımdır, gözüm hiçbir şey görmüyordur, karambole yiyebilirim.
Karnıbahar sadece beşemal sosla ya da kızartmasını yerim.

Neden yazdım peki bu yazıyı. Alaçatı'ya gitmek için uyumamıştım, sabah 8 de uykum kaçsın diye dışarı çıktım, gazete filan alırım dedim. Evden adımımı atar atmaz yağmurun çiselemesi ile gözümdeki yaşlar bir oldu. Orda bayılmışım. Hava tam İzmir havası anlayacağınız. 5 dk çiseledi, açtı, kapadı, rüzgar çıktı, inek öldü, dağa kaçtı. Neyse deniz havasından sıyrılıp gazete almaya giderken söğüşçü gördüm. Kokoreç, midye, çiğ köfte, söğüş vd. Bayılırım,bayılırım,bayılırım. Hem de yeryüzünün en kötü üreticisi yapsın, ki çok gördüm öyle yerleri, malum gece hayatının kaçınılmazlarıi bana mısın demem, yerim her türlü. Söğüşün zıttı olan sağlıklı hayatın simgelerinden kereviz geldi aklıma.Öyle işte...gitmedim Alaçatı'ya...

21. yüzyılda hala kereviz yenir mi?

Kazım Koyuncu

Seni de anmadan geçmeyelim. Yaşarken çok dinleme fırsatı bulamadım. Öldükten sonra kıymetini bildik. 6 yıl olmuş. Vay be. Dün gibi sanki..




Kazım Koyuncu - İşte Gidiyorum

Carissa's Wierd

Sabah 5 oldu ve içki bitti...uyumamam lazım a dostlar...Alaçatıya gitmem lazım, Ayvalık'tan vize alamadık biz de Ayayorgi'ye gideriz. Size bir grup tanıtayım, gerçi 2003'te dağıldılar ama olsun. İz bıraktılar varoldukları sürece. 1995-2003 yıllarında gönüllerimizde taht kuran gruplardan biridir Carissa's Wierd. Seattle menşeiler onlar da. Chamber Rock (deneysel hesabı)yapıyorlar kendi ifadelerine göre. Rock parçalarında çellodur, kemandır her zaman hoşuma gider. Değişik bir estetik katar müziğe. Bunları da keşfetmem öyle oldu. O zamanlar nasıl olduysa Songs About Leaving albümü elime geçti. Baktım hepsi okumuş çocuklar. Şarkılar 10 numara. Kışın dinlenecek albümlerdendir. Daha sonra You Should Be At Home albümlerini buldum. Sonra da dağıldılar zaten. Bir kısmı Band Of Horses' a geçti. Dinlemeniz için 2-3 video ekleyeyim bloga. Beğenirseniz konuşuruz sonra.

Carissa's Wierd - Sofisticated Fuck Princess Please Leave Me Alone
Carissa's Wierd - Ugly Valentine ( sonlara doğru daha bir güzel olur)
Carissa's Wierd - They'll Only Miss You When You Leave