Bu Blogda Ara

30 Temmuz 2011 Cumartesi

RUHUNU ORTAYA KOY



Ne alakası var? Galatasaray ve takım ruhunu simgeleyen futbolcu Kazım mı? Bu mudur yeni sponsorluk anlasması yapan o buyuk markanın yaratıcı beyinlerinin seçtigi kisi.Yoksa tercihi klup yoneticilerine mi bıraktılar ve onlar mı bu gerizekalı seçimi yaptı?Bazı detaylar çok onemlidir.Seni daha buyuk yapmasalarda bu detaylar senin kuculmemeni saglar.Bulundugun yer en azından sana gore ve seni sevenlere gore tepelerde bir yerdeyse her adımın değerli ve dikkatli olmalı.Olay sadece 3 atmak,kupa kazanmak degil.



Kelepçeli seks fantezileri yaşayarak gündeme gelmek mesele degil ya da ezeli rakipte oynamış olmak.Ama takım ruhu baska birsey,takımın icin arman icin forman icin oynamak cok baska.Bunu yapacak adam degil Kazım,bizden biri de değil aslında.



Bu sözlerin bir kısmı aslında reklamdaki diğer adam Arda icin de gecerli.Ama kaptanlık pazubanduna olan saygımızdan dibe vurmayalım onu,yeteri kadar vurduk vuruyoruz. Son bir şans verelim bu sezon ama gercekten son.Kucuk macların bile buyuk futbolcusu olamadı hicbir zaman,zorlu bir deplasmanda da mac aldirmadı.Genel Menajeriyle tavla oynadı,baskanıyla el ense yaptı.Artık futbol zamanı.Sakatlanmaya bile hakkın yok.


O reklam yüzü olması gereken adam Servet'tir.Herşeye rağmen.

26 Temmuz 2011 Salı

Alaçatı Part One

Devir değişti tabi Alaçatı’da. Hala aynı tadı alırım Alaçatı’da. Nüfus dağılımı sırasıyla Boşnak(%70-75) ve Arnavut olan Alaçatı, konuşma dili konusunda Çingeneler tarafından asimile edilen sayılı yerleşim birimlerindendir. ahahha. ters asimilasyon. Alaçatı daha samimidir Çeşme’ye göre, her bakımdan. Soruyorum bizimkilere nedir sebep? Çeşmeliler biraz daha elittir, o yüzden hep dayak yemiştir Alaçatılılardan diyorlar. O nedenle Çeşmeliler Alaçatılılardan çok haz etmezler. Bilginize. (Deep not: Alaçatının takımı da Galatasaraydır)
Deniz konusunda tercihim Ayayorgi’den ziyade Seaside tarafı olur. Daha temizdir, daha kirletilmemiş. Akıntı, rüzgar bozmaz bizi. Çark’ ın suyu (sörfçülerin orası) sarhoş ayıltan cinsindendir,arınırsındenizde.buzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzz
Gece olunca ise tercihimiz Babylon (geçen hafta sonu olduğu gibi :) ...yerleşim değişti bu sene, sahneyi değiştirmişler. Mevzu Oldies But Goldies. Al içkini takıl sahilde dinle müziğini. La Bamba çalıyor. Bu şarkıda hüzünlenen tek adam benim herhalde Babylon’da. yaşın yine tek hane olduğu zamanlar..halam ile TRT 2 sinema kuşağında La Bamba’ yı izliyoruz. Ritchie Valens’ in hikayesi. Eleman gettoda büyüyor, şarkı patlıyor, albümü çıkacak, efsane olacak. ama uçaktan çok korkuyor Ritchie. Her yere arabayla gidiyor. Abisinin ya da annesinin verdiği uğurlu kolye kayboluyordu. (sanırım kavga sırasında düşüyordu, bkz: eşkıyaaaaaaaaa :) ertesi gün turne var, hava berbat, ilk defa uçağa binmek zorunda Ritchie, yoksa turneye yetişemez. Zar zor ikna ediyorlar. Evet uçak düşüyor ve Ritchie ölüyor. Uçak korkumun tarihsel bağlarını da ortaya çıkarıyoruz.
Alaçatı’ nın müziksel tınısı aklımda hep Yeni Türkü olarak kalmış. Veletlik dönemlerinde (yaş 8-9) ufak amcamla Alaçatı yolculuğu sırasında arabada sürekli Telli Telli çaldığını hatırlıyorum. Yeğenim yeni doğmuştu ve çok seviyordu bu şarkıyı. Alaçatı o zamanlar Virgin Mary modundaydı hala.
to be continued...

  

Deliler - Derinlik Sarhoşluğu

Gece ilerliyor, o geliyor aklıma yine. Niye mi?
“susadıkça yüzün düşer aklıma
Korkar oldum düşlemekten” diyor Türkiye’nin Seattle’ından FD.
Susadıkça daha çok içiyorum. İçtikçe daha çok kendim oluyorum. Kendim oldukça daha çok korkuyorum ondan ve daha çok bağlanıyorum. Nasıl bir kısır döngüdür bu. Her seferinde aynı olaylar tekrarlanıyor. Aşık olmak istiyorsun, kafanda bir hayal yaratıyorsun, gözünde büyüyor her dakika. Sonra…sonra yok işte. O gidiyor, yeniden aşık oluyorsun bu sefer bir başkasına. O da “miş’li geçmişten yaralar” sayfasına adını altın harflerle yazdırıyor. (şaka len şaka…Tek bir sayfa var miş’li geçmiş sayfasında, gerisi hep di’li geçmiş)
Kendimizle ilgili 2 önemli ayrıntı vardır. Deliler ve düşlerle iyi anlaşırız. Normal ve gerçekten daha yakın buluruz kendimize. (27 yaşı nasıl atlattık acaba? Amy’de gitti. Gerçi ben Jeff Buckley’ciydim, tehlike hala söz konusu)…şu yaşı da geçeyim, 80’e kadar yaşarız. Nah yaşarız, karaciğeri kedilere verdik, akciğeri akbabalara, kalp her daim dengesiz …
Derinlik sarhoşluğu…çok düşündüm, sonum öyle olmalı. Şöyle bir senaryo var aklımda. Madem alkol, deniz, müzik, hatun önemli yer kaplıyor hayatımda. Karar verildiğinde, alkol alınacak, sarhoş olunmayacak ama…başlayacağız dalmaya, film şeridi de sarılacak en başıından…o noktaya geldiğimizde, karanlık aydınlanacak, her taraf renk cümbüşü,  bütün tanıdıklarım (ananem, amcam vd.) orda….önce Jeff çıkacak karşıma, gel dostum gel diyecek(Türkçe!!!), arkada Kurt, Syd, Janis, Marley ve Jean Seberg, …Jean Seberg mi? O nerden geldi aklıma şimdi..Uyu Rumble, geç oldu..