Gece ilerliyor, o geliyor aklıma yine. Niye mi?
“susadıkça yüzün düşer aklıma
Korkar oldum düşlemekten” diyor Türkiye’nin Seattle’ından FD.
Susadıkça daha çok içiyorum. İçtikçe daha çok kendim oluyorum. Kendim oldukça daha çok korkuyorum ondan ve daha çok bağlanıyorum. Nasıl bir kısır döngüdür bu. Her seferinde aynı olaylar tekrarlanıyor. Aşık olmak istiyorsun, kafanda bir hayal yaratıyorsun, gözünde büyüyor her dakika. Sonra…sonra yok işte. O gidiyor, yeniden aşık oluyorsun bu sefer bir başkasına. O da “miş’li geçmişten yaralar” sayfasına adını altın harflerle yazdırıyor. (şaka len şaka…Tek bir sayfa var miş’li geçmiş sayfasında, gerisi hep di’li geçmiş)
Kendimizle ilgili 2 önemli ayrıntı vardır. Deliler ve düşlerle iyi anlaşırız. Normal ve gerçekten daha yakın buluruz kendimize. (27 yaşı nasıl atlattık acaba? Amy’de gitti. Gerçi ben Jeff Buckley’ciydim, tehlike hala söz konusu)…şu yaşı da geçeyim, 80’e kadar yaşarız. Nah yaşarız, karaciğeri kedilere verdik, akciğeri akbabalara, kalp her daim dengesiz …
Derinlik sarhoşluğu…çok düşündüm, sonum öyle olmalı. Şöyle bir senaryo var aklımda. Madem alkol, deniz, müzik, hatun önemli yer kaplıyor hayatımda. Karar verildiğinde, alkol alınacak, sarhoş olunmayacak ama…başlayacağız dalmaya, film şeridi de sarılacak en başıından…o noktaya geldiğimizde, karanlık aydınlanacak, her taraf renk cümbüşü, bütün tanıdıklarım (ananem, amcam vd.) orda….önce Jeff çıkacak karşıma, gel dostum gel diyecek(Türkçe!!!), arkada Kurt, Syd, Janis, Marley ve Jean Seberg, …Jean Seberg mi? O nerden geldi aklıma şimdi..Uyu Rumble, geç oldu..
kim?
YanıtlaSilkim kim?
YanıtlaSilRF