The Saint' e hoşgeldin diyelim önce. 10 bin tık sayısına ulaşınca, Grobbelaar ile konuşmuş ve bloga hareket gelsin diye anlaşmıştık, yeni kişileri bünyeye katmak için. eksik olduğumuzu düşündüğün konular için sınırsız demokrasi var blogda gördüğü gibi. Gerekirse bizi de sınırsız eleştir hocam, kalemine sağlık. Neyse konumuz kızıl saçlı...
Saç konusu benim için hassas bir konu biliyorsunuz,sevgili yazar arkadaşlarım. Saçın rengi değil, uzunluğu ve kısalığı önemli. Saç kısa değilse, rengi hiç umrumda değil açıkçası. İnan hiç ilgilenmem bile. İster sarışın olsun, ister kızıl, ister kestane, ister mavi, ister platin...Kendi bilir...
Olay sadece saç da değil be The Saint... Biraz daha yalnız kalmalıyım...Sevdim bu yalnızlığı...Belki yaza..
Bugün Lefter için yazdım, bir de Beşiktaşlı efsane Vedat Okyar'dan ( Baba Hakkı'yi sonra anarız, bir de Can Bartu'yu, belki bir de Turgay Şeren'i) evlilik üzerine bir anekdotla bitirelim.
Vedat Okyar: belki tuhaf gelecek. ben ne kadar param var bilmiyorum. karıma da sormadım. gece dolaştığım barlara para vermem. ertesi gün eşime söylerim, o tek tek dolaşır barları, paraları dağıtır. ben radyoyu açıp kapamayı bilmem. cep telefonum yok. şarjı bilmem. o açmazsa tv açmayı da bilmem, öğrenmek de istemem. o olmasa ben yokum.
Vedat Okyar: dünyalı bir kız. çok keyifli bir kız. halen kız diyorum bak. çok da ufak aldım. 14 yaşındaydı. bak, fıkra gibi. dedim ki, ‘‘sakın bana bir şey taşıtma. biber getir falan yapma. ben hiçbir akrabamla görüşmem. senin de akrabaların benim evime gelmesin. ben akrabaları sevmem, çünkü ben seçmedim. ben seçtiğim insanla birlikte olurum’’. bir gün eve geldim, baldız var, bacanak var. ‘‘bunlar ne’’ dedim, ‘‘eee, geldiler ne yapayım’’ dedi. ‘‘eyvah, salatanın limonu yok, alır mısın’’ dedi. ben de ‘‘alırım’’ dedim. evden çıktım, devre arasıydı. 15 gün yalova'da termalde kaldım. eve 15 gün sonra limonla döndüm. 38 senedir bak bir daha da başıma gelmedi. benim bir oğlum var. eğitimini bitirdi. bana arkadaşlarım soruyordu, oğlun kaçta diye. ben hayatımda sormadım ki. okuyor işte. böyle de yaşayan bir adamım.
( The Saint, bilir misin, benim babam da ne mezunu olduğumu bilmez )
Uzun lafın kısası, kızıl saçlı mı? Kısa saçlı olursa tadından yenmez The Saint, aşık olurum hemen ama şimdi değil, vakti var...Ben Vedat Okyar'a ne çok benziyormuşum ya...Şaka gibi..
Not: Ben İzmir'de büyüdüğüm için İstanbul tribün kültürünü yazılardan bilirim, belki Grobbelaar' da bize Alparslan'ı ve Optik'i anlatır ilerleyen zamanlarda...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder