Bu Blogda Ara

31 Temmuz 2011 Pazar

Morning Star

Uyku ile aramda hastalıklı bir ilişki var. Son derece düzensiz, saygı sevginin sıfıra indiği bir ilişki. Hayatımın düzensizliği ile doğru orantılı olarak düzensizleşen bir uyuma ya da uyuyamama durumu mevcut. Bazı dönemler aramız iyi oluyor. Ama çoğu zaman nefret ederiz birbirimizden. Genelde akşam üstü uyurum 1-2 saat, sonra sabaha kadar otururum, sabah 5-6 olunca tekrar uyurum 2-3 saat. Gördüğüm rüyaları da hatırlayamam çoğu zaman. Şaka maka, ciddi bir durum. Uyuyabilmek için gerekli olan REM zamazingosunda hasar var. Aniden uykuya dalma hikâyesi, vücudu inanılmaz yoran, nefes almayı engelleyen bir hastalık. Uyku apnesi ile narkolepsi arasında gider gelirim anlayacağın. Her ikisinin de önemli tehlikeleri var. Doktora gitmekten nefret ettiğim için kendimce çözümler bulmaya çalıştım. Klasik çözümümüz; sızana kadar iç.
Bazı rüyalar ise inanılmaz gerçekçi oluyor. Hafta boyunca etkisinin geçmediği rüyalar..kısa ama o kadar net ki, uyanmak istemiyorum. Fonda Morning Star çalıyor. İlk tanıştığımız günler. Herşeyin çok kısa sürede geliştiği, sewgilimi Norveç’e uğurlayıp, kendimi yine içkinin masum ve anne kıvamı sıcaklığında avuttuğum günlerden birinde, farkettim onu Jean Seberg saçlarıyla. Türk filmlerinin klişesidir, filmin başında duvara asılı tüfek görüldü mü, o tüfek patlar filmin sonunda…patladı da.. Aldatırsan aldatılırsın..İbrahim Tatlıses gibi Kalaşnikofa meydan okuyan bir kafamız olamadığı için dağıldık haliyle sonunda. Gördüğüm rüyalar hala ilk günler ile ilgili. Kaçamak bakışlar, tanışma, tanışma için onlarca takla, sonrası….değer miydi? Değerdi…herşeye rağmen değerdi… yaşanan onca acıya rağmen hiç pişmanlık ya da keşke duymadım biliyor musun? İlk günlerin güzelliği, yaşanan olanca çirkinliğin üstünü örttü benim için.  
Grobelaar bekleme safhasından rahatsız. Bence beklemektir olayı güzelleştiren…mesaj attıktan sonra cevap gelmesini beklemen. Sen teklif etmeden, onun seni bi yere davet etmesini beklemen. Bunları düşünürken uyuyamaman. Hep söylerim, bütün kadınlar en geç 8 ay sonra aynılaşır, o yüzden onu diğerlerinden ayrı kılabilecek tek unsur, ilk buluşma evresi (ne kadar uzatabiliyorsan o kadar iyi) ve sonrasındaki 2 ay içinde yaşananlardır. Ben sonraki 2 ayı çok göremedim ama, gördüklerim yetti.  
Sabah Morning Star’ı ( ya da senin sevdiğin şarkı olsun hadi) kulağına söyleyerek seni uyandıran kaç hatun tanıdın?

Adorno ne demişti: " Yanlış hayat doğru yaşanamaz"....biz doğru hayatı çok yanlış yaşadık üstad...sorun o..
Once upon a time diye başlasam, hiç susmasam…
Not: “Once upon a time” ne güzel bir giriştir cümleye, hastasıyım..canım sıkıldıkça söylerim içimden…Once upon a time Rumble Fish;……………………………

2 yorum:

  1. Morning Star güzel şarkı hocam ama söylenmesin de çalınsın tarafındayım (burdan grup gündoğarkene bağlamıycam merak etmeyin). Rumble haklı beklemek güzeldir. Arada giden gelen konuşmalar. Karşılıklı yapılan göndermeler. Ne kadar fazla olursa o kadar zevkli bir hal alıyor. Sonunda birleşince hele 12'den vurmuşum hissi veriyor ya o duyguyu seviyorum ben. İşte o anda yeni bir heyecan duygusu vermesi gerekiyor çiftlerden birisinin; biz erkekler pek kabiliyetli olmadığımız için... Rumble bence o yüzden oluyor senin 2 ayı geçememelerin. Sen Grobbelaar'a bakma o bir bahane bulmaya çalışıyor; kendi içinde bir red kısır döngüsü var. Her ilişki o döngünün içine bir şekilde giriyor. Neyse sabah dinleyerek uyanmayı sevdiğim şarkılardan bir tanesi Lamb - Gabriel

    YanıtlaSil
  2. sorun bende değil mi? hep kendimi suçluyordum..ahahha.moral verdin sewgili adsız, demek kendimi suçlamama gerek yok :)Gabriel gayet başarılı, sabah dinlenecek şarkılardan biri de Morcheeba - Otherwise...tavsiye ederim..

    RF

    YanıtlaSil