Sonbaharın geri gelmesi ile yazılaramıza da kaldığımız yerden devam edebiliriz artık. Geçen cumartesi blogun 3 yazarı ilk defa biraraya geldi. Burak Şentürk'ü evliler kervanına kaptırdık.
Değişen birşey var mı peki ben de? Yok...Sıkılmaya tam gaz devam...Hayattan ne kadar kaçmaya çalışırsam çalışayım, beni içine çekmek için elinden geleni yapmaya devam ediyor acımasızca, bırak bitsin işte değil mi? Yok, hep gösteriyor ama vermiyor...Sysphos'tan beter oldum... "Sahip olduğumdan fazlasını yitirdim ben. Hayatımın en karanlık iki zindanına düştüm. Bu hayatta herkes yeni bir şansı hakeder, en baştan. Benim de tek istediğim yeni bir şanstı, yeni bir hayat. Yani şunu demek mümkün değil midir? Bugün, geri kalan hayatımın ilk günü...." Diyemedim ya la....Hayata anlam yükleyebilmek önemli bir mesele, birgün biteceğini bile bile hergün yeni bir güne uyanabilmenin sırrını kaybettim. Grobbellar'ın da benim için dediği gibi, Benim Karen'ım öldü...
Sadakatla başlayan herşey ihanetle bitmek zorunda mı acaba????
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder